Ağrı, vücudun herhangi bir yerindeki fizyolojik bir problemden kaynaklanan veya psikolojik olarak öyle olduğu sanılan rahatsız edici duygu olarak tanımlanabilir.
Ağrıları süresine göre akut veya kronik, bedensel sorunun olup olmamasına göre somatik veya psikolojik, sorunun olduğu yerde yada yansıdığı yere göre lokal ağrı ve yansıma ağrısı tarzında farklı kategorilere ayırabiliriz.
Akut ağrılar daha çok bedensel ve psikolojik travma sonrası ortaya çıkan birkaç haftadan aylara kadar süren durumları kapsar. Burkulmalar, düşme sonucu yaralanmalar ve maddi-manevi kayıplara bağlı hissedilen göğüs ağrısı, baş ağrısı bunlara örnek verilebilir. Kronik ağrılar ise yıllarca devam eden sürekli olan veya belli ataklarla gelen ağırlardır. Romatizmal ağrılar, bel-boyun fıtıklarına veya kronik sistit gibi enfeksiyonlara bağlı ağrılar bunlara örnek verilebilir.
Bazı ağrılarda somatik dediğimiz bedensel bir sorun ortaya konulabilir, ülser, safra kesesindeki taş ağrısı gibi. Bazı ağrılarda ise yapılan görüntüleme ve laboratuvar tahlillerine rağmen somatik bir sorun ortaya konamaz ve psikolojik olduğu söylenir ancak bunu kişi bilerek yapıyormuş gibi bir bakış açısı oluşturulur.
Ağrıların çoğunluğu problemin olduğu yerde hissedilir, diş probleminde, tırnak batmasında sorunun olduğu yerde ağrının duyumsanması gibi. Yansıyan ağrı dediğimiz sorunun olduğu yerin uzağında da bu nahoş duygu hissedilebilir. Dalak sorunlarında ağrının omuzda hissedilmesi, karaciğerde metabolizmanın artmasına bağlı migren tarzı bazı ağrıların sorun karaciğerde olmasına rağmen baş bölgesinde duyumsanması gibi.
Ağrı ile başa çıkmak için insanlar uzun bir süre farklı uzmanlık alanlarını ziyaret etmek zorunda kalıp, çok fazla ağrı kesici-kas gevşetici ya da ilgili organın patolojisine bağlı farklı ilaçlar tüketmekte ve bir çok defa da fizik tedavi almak zorunda kalmaktadır. Bazıları çözüme kavuşurken çoğunluk kısırdöngü içinde kalmaktadır.
Yine ağrı kişinin deneyimlerine ve mizacına göre farklı şiddette hissedilebilen veya şikayet edilen bir durumdur. Sebebi ne olursa olsun ve hangi karakterde olursa olsun bu nahoş duygunun ortadan kalkması için iç hastalıklarından kas-iskelet sistemi disiplinlerine kadar, psikolojik alt yapısından sosyal ilişkilerdeki etkisine kadar multidisipliner olarak yaklaşılması gereken bir sorundur.
Ağrı ile başa çıkmak için ilk başta danışanını bedensel ve psikolojik bütünlük içinde değerlendirecek bir ilk görüşme çok önemlidir. Burada danışanına zaman ayırıp, doğum şeklinden beslenmesine, yaptığı işten aile yaşantısına, aldığı sorumluluklardan ağrının şekli ve süresine kadar ayrıntılı anamnez dediğimiz tıbbi hikayenin alınması çok önemlidir. Kişinin kendisine zaman ayıran ve onu anlamaya çalışan bir hekimin olması iyileşmenin ilk basamağını oluşturmaktır. Daha sonra ağrının somatik ve psikolojik alt yapısının belirlenmesi, beslenmenin yeniden değerlendirilip düzenlenmesi, farklı disiplinlerden destek alırken aynı hekimin süreci takip etmesi ve danışanına yol göstermesi daha kalıcı veya en azından sürdürülebilir bir kazanç sağlanabilir. Ağrının ortadan kalkması için kısa süreli olarak ilaçlar, akupunktur, biorezonas, lokal enjeksiyonlar, beslenme ve spor, psikoterapi gibi destekler yine hekimin yönetiminde ve danışanı ile işbirliği içinde sürdürülmesi gereken bir süreçtir.