Mizacın “değer-bedel" Paradoksu
Mizaç; insanı bireysel farklılıklar üzerinden ele alan, her bir bireyin olumlu-olumsuz potansiyellerini ortaya koyan bir kavramdır. İnsanın hem güçlü hem de güçsüz yanlarının mizaç üzerinden değerlendirilmesi “paradoksik varoluşu” düşünmeye değer kılmakta; “mizaç kaderimiz midir?” gibi varoluşsal soruları akla getirmekte paralelinde insanın değer-bedel algısını da düşündürmektedir. Bedel; bir şeyden kazanç sağlamak adına yaşayacağımız kayıplar anlamına geliyor gibi görünürken “değer” anlamı gizil kalmaktadır. Bir şeyi değer olarak kabul edip onun uğruna yaşadığımız “sıkıntı ve zorluk” bedellerdir. Dolayısıyla, “bedeller kayıplarımız değil; gizil anlamıyla değerlerimizdir”.
Her bir birey mizacının yapısal özellikleri (traits) üzerinden eylemsel, duygusal ve düşünsel davranış kalıpları ortaya koymaktadır. Bu davranışlardan ziyade davranışı “ne adına” ortaya koyduğu o bireyin hayattaki varoluşsal pozisyonunu ve davranışsal motivasyonunu ortaya koymaktadır. Her mizaç tipindeki bireyi, mizacına göre aşması gereken durumlar, mizacına rağmen yaşaması gereken bir hayat beklemektedir. Örneğin; DTM1 “kusursuzluk arayışı” ile düzenli, titiz, prensipli, ölçülü ve kontrollü yapısal özellikler üzerinden yaşantısal deneyimleri olan bir birey, zihinsel olarak doyuma ulaştığı bu düzeni sağlayamadığında oldukça katı, eleştirel ve yargılayıcı olmaktadır. Aşırı stres durumda ise her şeyden vazgeçme eğilimi göstererek içe kapanmakta ve kontrolü bırakmaktadır.
Bu örnek üzerinden, “yaşamda her şeyin kusursuz” gitmeyeceğini düşünürsek yaşayacağı zorluk ve sıkıntı, göstermesi gereken “tahammül” aşikârdır. Bir işi “kusursuz” yapmak bir değer iken, onun kusuru ve eksiği karşısında yaşanan zorluk ve sıkıntı bedeldir. Değerler uğruna yaşam boyu mücadelemiz devam eder ve ödediğimiz bedeller bizleri geliştiren ve güçlü yanlarımızı besleyen kazançlarımız olmaktadır. Bir başka örnekle; DTM4 mizaç tipindeki birey “duyguların anlamı arayışı” ile zaman zaman yaşamın boş ve anlamsız olduğu düşünceleri ve duygu durumuyla yaşamına devam etmektedir. Bu duygu durumundaki ve libidinal enerjideki hızlı iniş-çıkışlar o sıkıntı ile baş etmek için geliştirdiği savunmalar yaşam boyu mücadelesini ortaya koymaktadır. Son derece farklı ve özgün bir varoluşu ortaya koyması, sanatsal ve estetik bir bakış açısına sahip romantik ve tutkulu değerleri uğruna “yaşamdaki boşluk” duygusunun bedellerini ödemektedir.
Mizaca rağmen yaşayabilmek, değerlerin uğruna bedeller ödemek, özgürce karar alabilmek ve arkasında durmak; yaşamdaki işlevselliğimizi ortaya koyabildiğimiz anlamına gelmektedir. Yaşam zıtlıklarla; “Gecenin, gündüz olduğunu bildiğimizde ve her gece de ay ışığını görebildiğimizde” güzeldir. Her zorluk bizleri biraz daha güçlendirmek ve hayata hazırlamak için yaşadığımız “kıymetli deneyimledir”. İşte bu yüzden, Mizacımız kaderimizi değil; biricik varoluşumuzu ortaya koymaktadır.