Yas, kişinin hayatındaki birinin vefatı sonucu oluşabileceği gibi ayrılık, taşınma gibi durumlarda da yaşanabilen olağan ve kişiye özgü bir süreçtir. Her birey farklı şekillerde yas tutar ve bu süreç mizaç ile yakından ilişkilidir. Anıları paylaşmak, o kişinin sevdiği yerlerde bulunmak veya anısına çeşitli yardımlarda bulunmak gibi birçok farklı yol vardır.
Kayıp ve yas süreci kişinin hayatını birçok yönden etkileyebilen, içsel dağılmalar yaşamasına sebep olabilen sancılı ve olağan bir süreçtir. Beklenmedik bir kayıp sonrasında kişi kısa süreli şok ve uyuşma haline bürünebilir. Bazı kişiler vefatı reddetme eğilimi gösterirken bazı kişiler de kayıp için kendilerini ve/ veya çevrelerini suçlayabilirler. Yas sürecinde duygular da kişilere ve mizaçlarına göre değişkenlik gösterebilir. Örneğin bazı kişiler vefat eden kişiye öfke duyarken bazıları vefat edenin yakınları yani geride kalanlar için kaygılanabilir. Tüm bu süreç kişinin hayatını birçok açıdan belirgin biçimde etkiler. Bazı kişiler bu durumu düzenlemek ve eski hayatlarına dönmek için çeşitli baş etme stratejileriyle kaybı kabullenir ve yaşama devam edebilir. Bunun yanı sıra yas sürecinin uzadığı durumlar da toplumda sıklıkla gözlemlenmektedir.
6-24 ay arası sürebilen yas sürecinin uzadığı durumlarda kişinin işlevselliği belirgin ölçüde düşer; depresyon, dürtüsel davranışlar, sosyal içe çekilmeler, gerçeklikten kopuş gibi olumsuz etkiler doğurabilir. Uzamış yas süreci kişinin psikolojisini etkilediği gibi evlilik, ebeveynlik, arkadaşlık ve iş hayatı rollerini de olumsuz etkileme potansiyeline sahiptir.
Ölüm kavramı ve yas sürecinin çocuklara açıklanış biçimi de oldukça önemli bir konudur. En basit şekilde ve gerçeklik değiştirilmeden çocuğa yapılan açıklamalar çocukların içsel çatışmalarını en aza indirebilir.
Yaşı ne olursa olsun kayıp herkes için kabullenmesi ve yaşaması zor bir durumdur. Bu noktada kişinin psikolojik destek alması yas aşamalarını sağlıklı bir şekilde atlatabilmesi ve işlevselliğine dönebilmesi için oldukça gerekli ve faydalı bir yoldur.